İnsan

Evvelden dağlar üstlendi esrarengiz bu kadim sırrı. Âhirinde bulutların yüreği sızladı. Acıdan ve kederden paramparça, harabe ve virane oldu dağlar ile.

Sonra uslandı dağlar, uslandı bulutlar. Ancak yükü cisminden, sözü aklından ve izi yüreğinden ağır olan insan kabule kaim oldu bu yükü.

Halbuki onca yük ne civara sığacaktı ya da ne civara varacaktı. İsyana tutuşmuş ve çırayı ilk semah ile yakmıştı…

Sakın sanma… Sakın kanma… “Belâ” dediler ancak lâ /ya kadar vardılar. Tâ ki ecelin mührünü vurduğu güne kadar.

Unuttular abid kim, biad kime; mülk kimin, mâlik kim; hepsini unuttular. Unutunca, unutmadık/unutulduk diye avundular.

Oysa sem Ondan, basar Ondan (cc) verildi. Ondan düştü varlığın cemresine. Ancak onlar semanın Rabbini değil, yerdekileri mabud edindi. Onlar aslı değil gafleti sırat edindi.

Niyet dönmek olduğunda olduran Allah, olduran niyeti öldüren beşer, olmadan evvel, olacağı ölümle kelepçeledi.

Yetti mi?! Yetmedi, azdı ve saldırdı. İnsan olma inayeti uzaklaştı. Iraklara gitti insan. Geriye sadece hüsran ve kan kaldı.

Canı, candan geçip,  göçüp gidince göçmen kuşlar ile semaya, son semah sahnelendi. Semah ise dua ile değil cisme duyulan acı ile sonlandı.

Yetti mi?! Yetmedi. Birden aldı uslanmadı, binden aldı uslanmadı. Öfke tufanları büyüttü içinde. Kapıları kapattı meleklere.

Bir seda işitince, hırs dağlarında keder şerbetleri yudumladı. Korkuyordu ancak gafletin süslü marifetleri içinde asiliği asil saydı.

Sonra gözyaşını, keyif ve gücü rabbi edindi. Azdı ve “İlâh ben, rab benim!” dedi. O da yetmedi o yüzden, “Yaratan da benim!” dedi.

İşte size insandan uzak olan, şaşanların hikâyesi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*