Gençlik yıllarımı nasıl değerlendirmeliyim?

İnsanın; en deli dolu, en enerjik, en verimli, en çalışkan, en hayat dolu olduğu-olması gerektiği yıllardır 20’li gençlik yaşları. 20’li yaşlarında biri olarak şunu söyleyebilirim ki; duyguların zirvede yaşandığı bu yıllarda bu enerjiyi doğru yere doğru şekilde kanalize etmek gerekir. İşte bu yazımızda hep birlikte bunu nasıl yapabileceğimiz üzerinde kafa yoralım, biraz sohbet edelim istiyorum, ne dersiniz?

İlk olarak bahsetmek istediğim konu hayat şartlarımız. Eminim birçoğumuz hayat şartlarımızdan şikâyetçiyiz. Üniversiteyi bitirip ailemizin yanına döndüğümüzde minimum 22-23 yaşında olmuş oluyoruz. O yaşa kadar bütün ömrümüz okul sıralarında geçmiş oluyor ve bu yüzden hayatımızı idame edebilmemiz için elimizde okuduğumuz bölüm dışında hiçbir sanat, zanaat veya meslek olmuyor. Maalesef ülkemiz şartlarında durum böyle. Bir de annemize-babamıza bakıyoruz; henüz 15-16 yaşlarında hayata atılmışlar, iş kurmuşlar, para kazanmışlar üstüne bir de evlenip çoluk çocuk sahibi olmuşlar. Tüm bunları yaşarken ve başkalarının da hayatlarına şahit olurken insanda bir ümitsizlik hali oluşabiliyor. “Genciz biz, bu yaşta gezip yeni yerler keşfetmek, yeni kültürler tanımak, kendimizi keşfetmeyi istemek en doğal hakkımızdır.” diye düşünmek de gayet normal bir durum.

Kendi iç âlemimde tüm bunlarla nasıl baş edeceğim diye düşünürken insanın her duruma, şarta uyum sağlayabilen bir yapıya sahip olduğunu hatırladım. Evet, hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi gitmiyor, bazı şartlar bizi çok zorluyor olabilir. İstediğimiz, hayal ettiğimiz hayatı yaşamıyor olabiliriz. Ancak şunu unutmamak gerekir ki biz bu hayata yan gelip yatmaya gelmedik ve –bunu tüm içtenliğim ile söylüyorum- her şeyi değiştirmek bizim elimizde. Nasıl mı? İlk adımı hemen söylüyorum size: Bakış açımızı değiştirmek! Bir büyüğümden duyduğum ve çoğu zaman beni birçok sıkıntılı durumdan kurtaran çok sevdiğim bir söz var: “Olaylarla, başka insanlarla baş edemiyor ve onlara söz geçiremiyor olabilirsin. Peki ya kendinle de baş edemiyor ve kendine de söz geçiremiyor musun?”

O zaman şu konuda hemfikir miyiz? Gençlik yıllarımızdaki enerjiyi doğru yere kanalize edebilmemiz için yapmamız gereken ilk şey; şartlar ne olursa olsun bunu kendi lehimize çevirebilmek için kendimizle baş edebilmek ve kendimize söz geçirebilmektir.

İlk şartı sağladıktan sonra gerisinin çorap söküğü gibi geleceğini düşünüyorum. Kendimize söz geçirebilmeyi öğrendiğimiz zaman günün 2-3 saatini sosyal medyada harcamak yerine bu 2-3 saati; kitap okumaya, yeni şeyler keşfetmeye kolaylıkla ayırabiliriz. Teknoloji çağındayız. Bizzat gidip ziyaret edemesek dahi birçok müzenin sanal ortamlara aktarılmış 3 boyutlu halini internet ortamında ziyaret edebiliriz.

Çoğumuz İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde yaşamıyor ve çoğu zaman bunun bir dezavantaj olduğunu düşünüyoruz. Oysa biliyoruz ki dünya artık bir “köy” kadar küçük ve her şeye her an ulaşmak mümkün. Yeter ki ulaşmak isteyelim. “Ücra bir kasabada çağın en ileri gelen kişileriyle iletişim kurmak mümkündür. Onların kitaplarını almak yeterli olacaktır. En değerli bilgilerini kitaplarına koyarlar ve toplum içinde çalıştıkları konulardan bahsetmeyi sevmezler.” diyor Jules Payot İrade Terbiyesi isimli kitabında. Kitap okuma alışkanlığımız yoksa başka bir yol: Yaşadığımız şehrin ara sokaklarında gezintiler yapıp farklı insanlar ve hayatlar gözlemlemek, bu gözlemlerden ders çıkarmak o kadar da zor olmasa gerek. Ne de olsa insan her şeyi kendisi tecrübe edecek kadar uzun yaşayamıyor, değil mi? Ve inanın bana farklı insanlar ve hayatlar gözlemlemek çok zevkli. Bunu yapabilmek için ihtiyacımız olan en önemli şey ise bir miktar istek, çaba ve çalışma. Sonucunda da elde edilecek şey: Sunî olmayan gerçek mutluluk ve lezzetler. Psikolojide basit bir kuram der ki; aşırıya kaçılmadığı sürece tüm çalışmalar mutluluk verir.

Geçenlerde hemşire bir arkadaşla sohbet ederken şöyle bir cümle kurduğunu fark ettim: “Keşke mesleğim dışında güzel vakit geçireceğim, beni mutlu edecek bir meşguliyetim olsaydı.” Evet, bu cümle içindeki sihirli kelime “meşguliyet” kelimesidir. Neticesinde bir üretim olan meşguliyetler insanı birçok kötü durum ve duygudan uzak tutar. “Bu fikir bana ait, bu resmi ben çizdim” hissi veren faaliyetler insana insan olduğunu hatırlatan ve bu dünyaya bir robot gibi yaşamak için gelmediğini idrak ettiren meşguliyetlerdir. Özellikle gençlik döneminde bu tarz meşguliyetler edinememiş olmak hem gençlik döneminde hem de daha sonrasında depresif bir hayat tarzını beraberinde getirir.

“Gençlik yıllarımı nasıl değerlendirmeliyim?” sorusunun cevabı yüzlerce maddeden oluşan bir liste olabilir. Ancak ben yukarıda bahsettiklerimden sonra son olarak “zaman tanzimi” meselesinden bahsetmek istiyorum. 40’lı, 50’li yaşlarda en çok “ah” çekeceğimiz konu olabilir çünkü. Bunu anlamak için etrafınızda bu yaşlarda olan bir iki kişiyle sohbet edebilirsiniz. Sıklıkla “Şimdiki aklım, o zamandaki enerjim ve zamanım olsaydı” ifadeleri ile başlayan cümleler duyacaksınız. Etrafımızda dikkatimizi, odak noktamızı dağıtan bu kadar şey varken zamanı düzenli, verimli, planlı kullanabilmek çok kolay değil elbette ancak imkânsız da değil. Bunu yapabilmek için size birkaç tüyo verebilirim: 1. Sabahları erken uyanmak. 2. Kendini tanımanın bir sonucu olan “Ben bu işi bu kadar vakitte yapabilirim” cümlesini kurabilmek ve giden zamanın geri gelmeyeceğinin farkında olmak. 3. Bize bir şey katmayacak olaylarla veya insanlarla olabildiğince az muhatap olmak. 4. Yapacağımız şeyler için bir öncelik sıramızın olması.

Bu söylediklerimin hepsi benim fikir âlemimde var olan düşünceler kıymetli okurlar. Sizler için şartlar farklı olabilir. Bu konuda önemli olan nokta şu olmalı: Şartlar, koşullar, imkânlar ne olursa olsun muazzam bir enerjinin olduğu 20’li yaşları hem dünya hem ahiret hayatımızı kurtarabilecek şekilde değerlendirmek mümkün. Bu ömür sermayesi de bize bunun için verilmiş. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bir günün öğle vaktine benzettiği gençlik kemalini zayi etmemek bizim elimizde. Belki biraz klişe olacak ama hayatımızdaki her şey bizimle ilgili ve her şey bizim irade ve çabamıza bağlı. Gerisini Yaradan nasip ediyor. Vesselam.

1 Yorum

  1. MaşâAllah,Rabbim sizlerden razı olsun.Çok kıymetli kelamlar dökülmüş kaleminizden.👏👏

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*