Geçenlerde bir sanatçının psikolojik seanslar hakkındaki bir ifadesine denk geldim:
“İnanmıyorum psikolojik tedavinin bende bir işe yarayacağına, çünkü ben laf dinlemem. Terapistin ya da doktorun önerilerini de dinlemem çünkü ondan daha iyi bildiğimi sanarım.” diye devam ediyor. Bunu sosyal medyada paylaşıp fikirleri sorduğumda birçok kişinin böyle düşündüğünü okudum. Hatta aralarından biri babamdı ve şöyle yanıt vermiş: “İnanmıyorum boşa para :D”
Etrafımdaki birkaç insandan da bunu duyunca psikolojik tedaviden beklentilerini inceledim, birçoğu şöyle şeyler sıraladı:
“Eşim beni aldatmış hocam, bu gerçeğin nesi değişecek” veya “Özgürlüğüm kısıtlanıyor, bunu değiştirebilecek ne söyleyebilirsiniz ki?” veya “İnsanlar beni kandırmış defalarca, hayata küsmüş birine seans ne yapabilir?!” gibi şeyler duydum. Burada hem seans hedefi konusunda sıkıntı var, hem de psikolojik katılık var. Seansta ana hedef, yaşanan olayı değiştirmek değildir, imkânsız zaten. Ancak bu konudaki psikolojik katılık, psikolojik esneklik ile yer değiştirirse dünyası aydınlanmış gibi oluyor.
Esneklik kavramı çok önemli, kısaca tanımlarsak; içsel yaşantılarımıza dikkat ve açıklıkla yaklaşmak, şimdiki anla temas etmek, değerlerimiz doğrultusunda davranışlar sergilemek için kararlılık göstermek diyebiliriz. Anlamlı ve dolu bir yaşam için önümüzde engel gibi duran duygu -düşünce- anılarımızı fark edip bunları kontrol altına almaya çalışmadan, davranışlarımız üzerindeki baskılarını zayıflatmaktır. Zira hayatımızda belli başlı kalıplar var ve bunlar çerçevesinde yaşarsak başarılı bir hayat geçirdiğimizi düşünüyoruz. Mesela, “Beni aldatan birini asla affetmem yapamaz bana” diyorsa bir kişi, karşısındaki eşi ne kadar pişman olup çabalasa da, nafiledir. Katı bir kuralı var. Esasen haklı bir kural, ancak hayatında işlevsel olmayabilir. Bu kuraldan çıkmak zorunda kalmak, yani eşini affedip telafi etmesine müsaade etmeyi seçmek, çok acı vericidir, bu yüzden katılığında devam eder.
Veya diğer örneği ele alalım: “İnsanlar beni kandırmış defalarca, hayata küsmüş birine seans ne yapabilir?” diyor danışan. Bu davranışıyla aslında kendini ve yaşadığı hayatı cezalandırıyor, çünkü şöyle bir katılığı var muhtemelen: “İnsanlar tarafından kandırılıyorsam, hayat buna müsaade ediyorsa, bir daha insanlarla ilişki kurulmamalı.” Çok acı şeyler yaşamışa benziyor, ancak çıkış yolu olarak bulduğu şu tavrı da işlevsel değil. Çünkü insan yaşamaya devam eder, yeniden güvenmek durumunda kalır, yeniden bağ kurar… Bu sefer kuralı ile çatışır ve sürekli iç hesaplaşma yaşar. “Bir daha kimseye güvenmek yoktu, neden hâlâ güvenmek istiyorum” gibi… Böyle durumda “insan” kavramının ne kadar geniş olduğunu ve ne kadar esneklik içerdiğini hissediyorum. İnsan adapte olur, yeniden başlar, tekrar ayağa kalkar, bunu yapabilecek yetenektedir. Öyle olmasa evlatları bir bir ölen ve her şeyini kaybeden Hz. Eyyüb (as) nasıl yeniden ayağa kalkabilirdi? İnsanlığını kullandı, esnekliğini kullandı.
Yakınlardan örnek verecek olursak: “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman Said Nursî, nasıl ömrünün yarısını hapiste geçirdi ve psikolojisi sapasağlam çıkabildi? Belki kiminiz imanından diyecek, lâkin ben imanın içindeki psikolojik esnekliğe vurgu yapmak istiyorum. Evet, iman da esneklik barındırır. Hattâ “Bu da geçer ya Hû” cümlesini buna örnek olarak verebiliriz. Bu da geçer, sen devam et, yaşamaya devam et, acından kaçmamakla birlikte önüne bak…
Veya yine tarih sahnesinden Mahatma Gandhi gelir aklıma, o da milleti için çok çaba sarf etmiş, lâkin o zamanlar kıymeti bilinmemiş. O ise, kendine ve bunu yapanlara ceza hükmünde hayata küsmemiş, o şartlar içinde yaşamanın, gelişmeye devam etmenin yolunu aramış. “Bulunduğu şartlar içinde gelişmeye devam etmek” kavramını tekrar vurgulamak istiyorum. Bazen şartların değişmesi mümkün değildir evet, ancak sen bu durumla birlikte gelişmeye, değerlerin doğrultusunda ilerlemeye devam edebilirsin. Böyle yapman yenilgiyi kabul etmek değil, insan olduğun mânâsına gelir. Çiçekler bunu çok güzel uygular; çiçeğin büyüyeceği bahçeye birileri beton döktü diyelim, sizce çiçek küsüp kendine ve hayata ceza veriyor mudur? Onun yerine bulabildiği boşluktan kafasını uzatıp hemen güzelliğini sergilemeye başlıyor. Bu durumda yenilen kim sizce? Kazanan kim?
İnsanî yeteneklerimizin açığa çıkmasına engel olan sanırım psikolojik katılığımız ve kurallarımız. Bu ise konuşarak çözülür, içinde bulunduğun durum değişmeden de problemini çözmenin yolu böyle de vardır. Sanırım bazı kimseler bunu kavrayamadığı veya hiç deneyimlemediği için seansa gelmeyi boş olarak görüyor.
Hayır, herkesi anlarım da babam neden boşa para diyor bu işe. Mübarek, senin kızın psikolojik danışman, sen bari yapma… Neyse sevgili okur, yazı burada bitti.
İlk yorumu siz yazın