Gençlik

Evet âlemde bir tekâmül kanunu var ve insan da bir kemal arayışında, insan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gönderilmiştir.

İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar giden bir yolun yolcusu. Peki, ben bu yolun kaçıncı kilometresindeyim ve vazifem nedir? Evet, bu yolun her döneminde pozitif ve negatif durumlarla karşılaşıyoruz, her bir dönemde farklı esmalara mazhariyet gösteriliyor. Mesela, ihtiyarlıkta hadiselerden ya da pek çok ahbabının ahirete gitmesi onu müteessir etmesi, negatif bir durum olarak görünse de o ihtiyarlığa iman nurunun yetişmesiyle ölümün bir ayrılık değil belki bir kavuşma, tebdil-i mekân, vazifelerden paydos olduğu Risale-i Nur’un pek çok eserlerinde ispat edilmiştir. “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belalar sel gibi üstünüze dökülecekti” Hadis-i Şerifi pozitif bir durum belirtir. Bunun gibi gençlikte de insanın akıldan ziyade hissiyatı dinlemesi olumsuz gibi gözükse de eğer o gençlik nimeti vazifelerini güzelce istimal ederse o gençlik manen bâkî kalacak ve ebedi bir gençlik kazanmasına sebep olacak.

Peki, gençlik nimeti benden ne istiyor?

Bediüzzaman Said Nursî’nin yanına birkaç parlak genç geliyorlar. “Hayat ve gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için bir ihtar almak isteyen bu gençlere, ben de eskiden Risale-i Nur’dan medet isteyen gençlere dediğim gibi, dedim ki: Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruâda kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebeb olacak.” (Gençlik Rehberi, s. 37)

Said Nursî’nin yanına nasihat için gelen gençlere ilk olarak söylediği onların “gençliklerinin kat’iyyen gideceği”dir. Belki de gencin en çok ihmal ettiği şey de bu olsa gerek. Mahiyetindeki acz ve fakrın unutulmasıyla gençliğinin hiç bitmeyeceğini tevehhüm edip haram helal demeyip dünyevi her türlü lezzetleri tatmak istiyor. Ve önümüzde iki yol var: keyfe kâfi olan helâl dairesinde kalmazsak; gençliğimiz zayi olduğu gibi zehirli bal hükmünde olan gayr-ı meşru dairedeki zevkler ona hem dünya hem ahirette karın ağrısı çektirecek.

Fakat o gençlik nimetine karşı şükür olarak, iffette sarf edilse o fânî gençlik bâkî bir gençliğe tebdil edecektir.

İnsanın imtihan dünyasına gönderilmesiyle başına çok büyük bir dava açılmıştır; “İmanı kazanmak veya kaybetmek davası” o davayı kazanmak için İngiliz ve Alman kadar serveti ve kuvveti de olsa ancak o davayı kazanmaya çalışması gerekir.

Peki, ben bu davanın büyüklüğünün ne kadar farkındayım?

Ehl-i dünya bütün cazibesiyle insanı sefahate çağırıyor. Konunun en başına gelecek olursak insanın yaratılış gayesini unutturmak için bazı ifsad komiteleri kurulmuş. Mesela, bîçare nisa taifesinin gafil kısmını bozmak. Bir ailede annenin bozulması demek aileyi, ailenin bozulması bir milletin bozulmasına kadar gider. Çıkan sonuç ise ahlâkî erezyon.

Bu komitelerden bir ikisi de gençliği yoldan çıkarmak ve onu his ve hevesine mahkûm yapmak için kurulmuş.

Bu komitelerin hepsi insanın, duygularını, zaaflar ve damarlarını öyle keşfetmiş ki hücumlarını o noktalardan yapıyor. Meselâ, gençlik damarının akıldan ziyade hissiyatı dinlemesini kullanarak gençleri sefahete, fuhşiyata, gayr-ı meşru eğlencelere yönlendiriyorlar. Gençler daha kolay ve çabuk bu vartalara düşer hâle geldiler. Gençler sürekli ellerinde taşıdıkları telefonlar ve evlerindeki televizyon ve bilgisayarlar yüzünden pek çok hücumlara maruz kalıyorlar.

Hücumlar ne kadar şiddetli olursa olsun, bu azim davaya gönül veren gençler olarak her daim müteyakkız olmalı ve onun dışındaki harekâtı malayani telakki etmeliyiz. Asıl gönderiliş gayemizi her zaman derhatır etmeliyiz; işte ancak o zaman gayemizde muvaffak olabiliriz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*