Nefis ve özbenlik

Kendimi gözlemlemeyi çok severim; nefsimi izlemeyi, zorlanırken bana ne tür vesveseler fısıldadığını, tembelliği rahatı ne kadar da çok istediğini hep izlerim. Bazen galip gelirim, bazen yenik düşerim.. Bazen de onun dediğini yapmamın doğru olup olmadığını sorgularım; bu nefsimi dinlemem gereken bir konu mu yoksa ona karşı mı çıkmalıyım? Meselâ vücudumun yemek ihtiyacı var ve canım yemekler çekiyor, orada doyurmalıyım nefsimi. Ama baklavadan başkasıyla doymam diyorsa orada karşı gelirim; “Senin derdin doymak mı haz almak mı nefsim?” Bu örnekte olduğu gibi nerede ne zaman ona uymalıyım, ne zaman ona ittiba etmemeliyim sorusu çok kritik bir soru. Çoğunlukla Peygamber Efendimizin (asm) ve yüksek şahsiyetlerin hayatına bakarak istikameti öğrenmeye çalışırım. Zira onlar nefis kavramını çok iyi tanımışlar. Tüm insanlığın ortak paydasıdır nefis sahibi olmak.

Seanslarımda bu konuda ifrat ve tefritte olan danışanlarım oluyor. Hayretle ve merakla süreçlerine eşlik ediyorum. Kimisi nefsini kendine efendi yapmış; “İstediklerim olmayacaksa neden insanlar var” diyecek seviyede, kimisi de nefsini terbiye etmeyi yanlış anlamış; “Haksızlık yapılıyor biliyorum ama nefsime müstahak diye razı oluyorum hocam” diyerek nefsinin üzerindeki hakkını görmez gelir vaziyette yaşıyor. Özellikle bu 2. tür insanlar “kendini sevmek, Allah’ın kulu itibariyle nefsine değer vermek” kavramlarını duyunca şaşırıp itiraz ediyor. “Nefis kötülüğü emreder hocam her türlü ceza nefsime müstahak. Nasıl seveyim onu, beni kötülüğe sevk ediyor. Benim benden başka düşmanım yok, o yüzden ailemin/patronumun/eşimin bana yaptıkları nefsime az bile” diyor.

Bana gelme sebebi ise sabrını artırmamı istemesi oluyor. Nefsine müstahak gördüğü için haksızlıkları durdurmak yerine, “Sabrımı nasıl artırabiliriz?” diyor. Hattâ bir danışanıma şöyle demiştim; “Sanki senin nezdinde şu an şu cümleleri sarf etmem gerekiyor; ‘Sabret, bu bir imtihan yakında bitecek, anne babalarımız neler yaşamış hep susmuşlar, onlar kadar da mı olamadık? vb…’ Sanki bu cümleleri söylersem iyi bir psikolojik danışman olacağım, doğru hissetmiş miyim?” dedim, “Aynen öyle” dedi danışanım. “Ama daha farklı şeyler söyleyin artık bunlar yetmiyor” diyor. Yetmez çünkü sabır kuvvetini doğru harcamak lazım. Sabır 3 şey için verilmiştir; günahlardan çekinmek için sabır, farz emirlere itaat için sabır ve musibetlere karşı sabır. Sen belki konuşman gereken yerde sabır gösterdiğin için, sabretmen asıl musibetin oluyor. “Sabretmezsem ortalık karışır” diyor bu sefer. Sabretmemek demek isyan etmek, ortalığı birbirine katmak anlamına gelmez her zaman. Senin sabretmeyişin senin üslubunca olsun, senin kendini koruyuşun senin karakterince olsun.. Orada olayın bağlamına göre kendini ifade etme şekillerini konuştuktan sonra asıl mevzuya tekrar dönüyoruz; nefis nedir, neye göre cezaya müstahaktır, kendini sevmek ne demektir?

Diğer ilk bahsettiğimiz tip ise, lafta nefsini gömüyor ancak davranışta ona tapıyor. Her güzel şeye kendini layık görüyor, meselâ eşine saygısız davranıyor ancak kendisine saygısızlık yapıldığında “Bana nasıl yapar?” diyor. Nefsinin azgın oluşuna kızıyor ancak onunla baş etmeyi öğrenmiyor. Bu iki örnekte de çalışma biçimimiz nefsin ne olduğu üzerine oluyor. Yunus Emre’nin “Sen kendin bilmez isen bu nice okumaktır” dediği gibi, önce tanımak lazım nefsi.

Allah, nefsi insana zulüm olsun diye yaratmamış. Tam tersine insanın olgunlaşması ve derecesinin yükselme için bir araç olarak ihsan etmiş. Zâten nefis olmadan, insanın imtihana tâbi tutulması, yaratıkların en güzeli ve en hayırlısı olmasına da imkân yoktur. Kur’an, insana kendi kusurlarını ve nefsin problemlerini sayarak nasıl tedbir alınması gerektiğini belirtir. Nefis çeşitli açıklamalarla Kur’ân-ı Kerîm’de geçer. Bu tariflere bakarak âlimler ve tasavvuf ehli nefsi mertebelere ayırmıştır. 7 mertebede nefsi anlamaya çalışmışlardır.

Nefsin mertebeleri olarak merdiven basamağı ve sınıf atlama şeklinde çıkılan bu yaklaşımların, daha çok tasavvufî anlayışa dayandığını hatırlatmamız gerekiyor. Sadece bazı ayetlerden çıkarımlarla sağlaması yapılmıştır. Bu 7 mertebe şu şekildedir:

1- Nefs-i Emmare

2- Nefs-i Levvame:

3- Nefs-i Mülhime

4- Nefs-i Mutmainne

5- Nefs-i Raziye

6- Nefs-i Mardiyye

7- Nefs-i Kâmil

Bizim en çok bildiğimiz (belki de tek bildiğimiz) nefs-i emmare olandır. Anlamı; kötülüğü emreden nefis demektir. Danışanlarım bunu kastediyor nefislerine zulmederken. Peki, diğerleri? Nefsin diğer mertebeleri, veriliş amacı? Onları da diğer yazımızda detaylı ele alıp nefis konusunu tamamlayacağız inşaallah.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*