Perdeleri aralamak

Evet; her ân aralanıyor perdeler.

Gülüyorsun bir çiçeğe, bir kelebeğe…

Yıldızlara el sallıyorsun.

Selâm veriyorsun tanıdığın; tanımadığın kimselere.

Ümidini kıramıyorlar; yüzünde bahar tebessümler…

Ağlarken de tutunuyorsun hayata.

En güzeli; okula gitmiyorsun;

Kalıpları sevmediğin belli!

Bir mektup diye okuyorsun gözlerini aynada;

Kalbini terk etmiyorsun;

Selâmlıyorum seni!

* * *

MÜFLİS DÜNYA:

Birkaç “zengin” dışında; dünya iflasta…

* * *

S/ANMALAR YA DA DURAK GÜZELİ:

Kendimi akarsu sandım; denize koştum!

Dağ sandım; dağ gibi göğe yükseldim!

Gül sandım; bülbülleri çağırdım boyuna! Baktım aynalara; gözyaşı gibiydim; aşka düşmüşüm de ağlıyormuşum. Cam gibi, ümit gibi pırıl pırıl! Bir de baktım ki… insanım; burda kalmalıyım.

* * *

YOLCU/HANCI:

Şu yapışman yok mu dünyaya!

Öylesine gülünç…

Öylesine acı…

Karıştırıyorsun;

Kim hancı,

Kim yolcu!

* * *

TEGAFÜL:

Uyur gibi yapıyordu; uyumuyordu!

Okur gibi yapıyordu; okumuyordu!

Sever gibi yapıyordu; sevmiyordu!

Bilge dedi ki: “Sen; sen olmak istiyorsan; yaşa; yoksa sen de (yaşarken) ölülerden sayılacaksın; ‘sayılmayacaksın’ yani!”

* * *

SOKAK:

Sokak, “rüzgâr” dolu…

Dikkat et;

Savuruyor topladıklarını!

* * *

DEĞİŞMEK:

Ne çok şey, ne çabuk değişiyor; hayret; hiçbir şey değişmiyor!

* * *

YÜZÜN İÇİ:

Kendi iç yüzünü anlamadan; hiçbir şeyin iç yüzünü anlayamazsın!

* * *

PARALANMIŞ DÜNYA YA DA PARANIN FAKİRLĞİ:

Dünyayı şu arsız paranın saltanatından kim/ler kurtaracak?

* * *

“ETME!” TELEFON:

Telefonun, evin, arabanın akıllısı olmaz. Biz bunların “delisi” olunca; onlar “akıllı” oluyor!

* * *

ADIM HESABI:

Her adımda ya ayrılırsın kendinden ya da yaklaşırsın kendine; kendin bilirsin!

* * *

KIYAMET:

Kıyamet kopacak, diye “kıyamet” koparıyoruz da… her nefes nice kıyametlerin koptuğunu da görebiliyor muyuz?!

* * *

GEÇ KALMAK:

Her yere yetiştik; bir tek kalbimize geç kaldık! Hepsi bu! Geçmiş olsun!

* * *

BİR YUNUS BAKIŞI:

“Benim, bir karıncaya ulu nazarım vardır.” diyen Yunus Emre bir tarafta; biz ne taraftayız? Sanat ve Sanatkâr arası yolculuklarımız nasıl gidiyor?

* * *

YOLCU TELAŞI

Yolcuyum; oyalama beni!

Çekip gidiyor sağım solum!

Gösterişli vitrinlere çağırıyorsun beni;

Yolcuyum, diyorum; duymuyorsun!

* * *

ADIM FARKIYLA:

Bu nasıl yolculuk öyle! Farkında değilsin; her adımda… yeni bir ülkeye taşındığının!

* * *

HEP YENİ Bİ’ AD’RES:

Her nefes “sonsuzluk” soluduğumuzun farkında olsak… Yılların, yolların içimizde olduğunun… Âlemlerden âlemlere taşındığımızın… Ve her ân yeni ayna/lar… Yeni resimler… Yeni besteler…

* * *

PERDENİN ÖTESİ:

Göz göre göre görmeyenlere göre; iki kere görüyor, Âşık Veyseller!

* * *

ÖLÜMÜ DUY(MA)MAK:

Ölümü unutarak yaşayınca… hayatı da unutuyoruz; dünyayı da bu hâle getiriyoruz.

* * *

PARADOKS

Sana bir gaflet vereyim;
Görmeden yaşa!

Uyuduğunu/uyandığını hatırlama!
Senin adına yaşayanlar var ya!

Geceleri, üstüne üstüne çek;
Uyansan yıldızlar dökülecek!

Nefeslerini unut hattâ!
Dönüp bakma bile hayata!

Gecelerin içinde yıldız tebessümler…
Gözlerinde bir yıldız bile yok!

* * *

ÜSTÜNGÖRÜ:

Üstünkörü bakışlar yeter mi bu yıldızlara, çiçeklere, ve sairelere; “üstüngörü” bakışların nerde?

* * *

ÇEKİRDEK HEYECANI:

Kabuğundan çıkmayı bekleyen bir çekirdek heyecanım olsa… her dem!

* * *

YARIM KALMIŞ ÇAY

Baktım…

Kulplu bardağımda…

Akşamdan yarım kalmış çay.

Uyumuşum öylece!

Dünyayı yarım bırakıp gitmek gibi…

 

Kulpu yok dünyayı tutabilir misin!

 

İyisi; hazır olmak gitmelere…

Çayımız da burda kalacak;

Payımız mirasımız da…

 

Biz, buralı değildik; değil mi!

* * *

BAHAR VE HAŞİR:

Her çekirdeğin baharı; her cesedin haşri vardır.

* * *

SOKRAT SORGUSU:

Sokrat, sorgulanmayan hayatı, hayattan saymıyor; siz neye sayıyorsunuz?

* * *

GÖZ ÖNÜ MUAMMASI:

Ne kadar zormuş meğer her daim göz önündekini görmek!

* * *

YAŞAMAK YA DA HAZIR OLMAK:

Hayata ve ölüme hazır olmanın adına yaşamak, deniyor! Ve… bunca çelişki içinde insanın güzellikleri görebilmesine yaşamak dense gerek…

* * *

KENDİNİ OKUMAK:

Hadiseyi çözdüm: Okuyacaksın! Arkası geliyor. Yeter ki… kendini okumayı öğren!

* * *

VİCDANLA BAŞ BAŞA:

(Not, uyarı, ikaz, tembih, hatırlatma: Sadece; vicdanı olanlar okusun!)

Sen, sen ol; vicdanınla baş başa kalınca yüreğinin daralmayacağı şeyler yap!

* * *

ÜMİT ÜLKESİ’NDEN NOTLAR

Yapışmış yakasına ümidin;

Bırakmıyor.

Yolmuş, yokuşmuş, kışmış…

Yok; denizler alev alıp tutuşmuşmuş!

Çölmüş, yakarmış, fırtınaymış…

Gözleri ümidin gözlerinin içinde…

Ha dizi dibinde… ha Çin’de…

Kuşlar kadar hür…

Yürür ha yürür.

* * *

ANADOLU FOTOĞRAFI:

Andolu… Bozkır… Çatlamış topraklar… Haykırabildiğin kadar haykır!

* * *

İKNA KABİLİYETİ:

Kendini ikna et; başkaları da olacaktır!

* * *

HİKÂYE-N

Kaç; kaçabildiğin kadar;

Ölüm var!

Kendinle köşe bucak oynama!

Kırıp durma aynaları!

Gözlerini yumma;

Ölüm var!

Toplayabilirsen cesaretini;

Hikâyeni anlatırım bir gün!

* * *

İNSAN = İNSAN

Yalan ve insan…

Yan yana gördün, ha!

Yapma yaa!

Hıh!

Öyle şey mi olur!

Gözlerini ovuştursaydın!

Gidip dürtseydin birine!

Hanginiz yalan hanginiz insan, diye…

Anlatma boş yere!

İkisi gezmez el ele.

* * *

UÇURTMA

İncecik…

Bir ip ucunda uçurtma gibi hayat;

Koptu kopacak!

* * *

KELİME ARKADAŞLIĞI:

Ne kadar kelimen varsa; o kadar arkadaşın var.

* * *

KELİMESİZ EVLER:

Ne olacak ki?! Kat katlı evler yapmışsın da… üst üste koy bakalım kelimelerini; ne edip ne tutuyor?!

* * *

KENDİNİ DUY’MAK:

Bu gürültülerden kendimi duyamıyorum. Şamatacıları kapatıp sükûneti açalım.

* * *

HAZİNE YA DA KELİME:

Yani insan kelimedir mi diyorsun? De ve der gibisin. Kelimeler, haritası insanın; fotoğrafı, fotolafı, resmi, güftesi, bestesi, daha daha, nesi nesi…

Beyinlerin, kalplerin eğitilmekten ziyade öğütüldüğü bu kısır döngüden nasıl döneriz?!… Bu hale bir çare arayışı olmayışı derdin başı. Dünyada da bir yerimiz yok. Adımız sanımız yok. Kelimemiz yok!

* * *

UYKU/RÜYA/HAYAT:

Belki rüyalarımı -hayatımı- yazarım bir gün… “roman” olur; (ötekiler ne yazıyor ki zaten!)

* * *

İKAZ:

Yaşamak suç olmadan bir şeyler yapmalısın.

* * *

KİM’LİK HESABI:

Yaşadın sayılmaz henüz; adını öğren/medin hâlâ!

* * *

EVE/KALBE DÖNÜŞ:

Hikmeti, ilmi, merhameti, cömertliği, mertliği, netliği, saadeti, adaleti, şefkati, hakkı söylemeyi, sabrı tekrar bulduğumuzda karanlıklarımız kandil kandil aydınlanacak.

“Küresel Usanma Ç/ağına”düşürüldüğümüzü görüyorsanız. Dönelim o zaman oyunların/oyuncakların davetinden; evimize yani kalbimize. Sokaklar/ekranlar/sizi oyalayan akranlar… neyinize!

* * *

SAATİN KUMLARI:

Vakit doldurma; vaktini doldur!

* * *

DİKKAT, DİKKAT!

Gerçekler gizlenirse; insanlık ölür.

* * *

TAVAF:

Dönüş güzeli…

* * *

TESLİM OL!

Gördün, bak; olmadı.

Her yanın iflas…

Artık dönme zamanı…

Saadetin asrına…

* * *

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*