İnsanın kendisiyle nasıl konuştuğu, hayatı hakkında az çok bilgi veriyor. Çünkü iç sesimiz konuşmayı çevremizden öğrenir. Özellikle anne-baba, öğretmen, dostlar, kitaplardan… Bu kişilerin bizimle konuşma biçimini iç sesimiz aynalar. Bir sorun ortaya çıktığında veya bir karar verilmesi gerektiğinde öğrendiği şekilde bizimle iletişim kurar.
Meselâ bir danışanım bir hata yaptığından bahsetti, gizli iç sesiyle konuşma başlıyor; “ne aptalsın, sen böyle birisin işte, saçmalayıp duruyorsun…” Bunları sana mı diyor diyorum, “evet” diyor. Sen ne cevap veriyorsun, “haklı ne deyim” diyor. İşe yarıyor mu böyle cevap vermesi, seni hata yapmaktan alıkoyuyor mu? “Hayır” diyor, “Daha da çöküyorum sadece.” Peki, kimin konuşmasını hatırlatıyor bu üslup sana, kime benziyor bu iç ses? “Annem” diyor, “Annem gibi konuşuyor; ‘Sen depresif birinin tekisin, odandan çıkma sen tamam mı, aman işe yarama, çocuğun mu var derdin var…’” Sen de bu cümleleri öğrenip devam ettirmişsin bir olayla karşılaştığında. “Evet” diyor. Peki, mutlu olduğun zamanlar, iyilik yaptığın zamanlar nasıl konuşuyor? “’Kendini birşey zannetme, bir iyilik yaptın diye iyi mi oldun şimdi, saçmalaman yakındır’ diyor.”
Böyle biriyle nasıl yaşıyorsun diyorum, yanlışında da doğrunda da seni aşağı çeken biri var içinde, nasıl yaşıyorsun bununla? “Alışıyorsunuz hocam, bir şekilde yaşanıyor.” Peki diyorum, başka yaşama yöntemleri de görmek ister miydin, içindeki iç sesi eğitmek, güzel yönlendirici, işlevsel hâle getirmek ister miydin? “Nasıl olacak?” diyor. Örnek veriyorum, ben meselâ; hata yaptığımda çevremden öğrendiğim iç sesim şöyle diyordu; “Bir şeyi de düzgün yapsan şaşarım, rezil oldun, en iyisi sus sen, en iyi yaptığın şey!” Sonra baktım bu cümleler beni hata yapmaktan alıkoymadığı gibi telafi etmeye de teşvik etmedi. Bu cümleleri kimden öğrendiğimi düşünmeye vakit ayırmadım açıkçası, onu eğitmeye başlamayı seçtim. Ardından kitaplara sarıldım, dostlarımın cümlelerini taklit ettim, bazen filmlerden öğrendim ve iç sesimi eğittim. Hâlâ devam ediyorum. Şu an şöyle söylüyor bana; “Tamam Şeydacım, insan hata yapar, tamam seni anlıyorum rezil olduğunu düşünüyorsun, sorun yok, gel biraz oturalım anlat bana (hayalen kendi kendimin omzuna el atarak) biraz sakinleş, değerlendirme yapalım seninle, olur mu?” diyor, ben de o şefkatin tesiriyle küçük bir çocuk gibi “Tamam” diyorum, “Tamam biraz sakinleşeyim.” Sonra değerlendiriyoruz, “Haklısın” diyor “Böyle bir şey söylememeliydi ama sen de bir dahakine şuna dikkat et tamam mı, kendi cümlelerinden mesulsün sen…”
Tarafsızca ve şefkatlice değerlendirip hayatıma geçirebiliyorum. Veya çok güzel bir iş başardığımda diyor; “Aferim kız sana, ne güzel iş başardın. Tebrik ederim, aferim sana, aferim bana. Allah yardım etti, ne güzel işler başardın, tebrikler bana…”
Bu kısım daha uzun, kısa kestim, kendimi övmekte mâhirimdir 🙂 Bunları danışanım duyduğunda şok oluyor, “Gerçekten böyle mi konuşuyorsunuz kendinizle? Keşke biri de benimle böyle konuşsa, böyle kimse yok etrafımda.” diyor. Tebessüm ediyorum, içindeki sese bu cümleleri öğretmek ister misin, her daim senin yanında olan o, her daim sana yol gösteren o. Yine yanında böyle söyleyen insanlar olsun, ama önce iç sesin böyle olmasın mı diyorum. “Nasıl olacak?” diyor, “Kendimle konuşmama baksanıza ne haldeyim.” Taklit edebilir misin, taklit etmekle işe başlayalım. Senin arkadaşın böyle bir hata yapsaydı ne derdin ona? Nasıl yaklaşırdın? Hayal et. “Yanına otururdum, anlat derdim, senden kıymetli mi derdim, biraz yürüyelim mi derdim, ona her şartta onu sevdiğimi hissettirirdim…” Bu sanırım senin için önemli değil mi, hatalıyken de sevilmek. Hatalarının sevilmeye engel olmaması. Bu senin için çok önemli değil mi? “Evet” diyor, iç sesi hemen devreye giriyor “Ama ben sevilmeye lâyık değilim ki.” Peki, sana arkadaşın böyle söylese nasıl yaklaşırdın? “Sen çok kıymetlisin öyle düşünme derdim.” Kendine de bunu söyleyebilir misin diyorum, inanmasan da söyler misin? Kendine dışarıdan bakman yeterli, dışarıya çık ve sevdiğin bir arkadaşınla konuşuyormuş gibi konuş. Sonra bak, işe yarıyor mu? İşlevsel mi? Bazen seanslarımızda da örnekler yaparız, bir dosta nasıl yaklaşılır beraber ele alırız.
Bazı danışanlarım iç sesiyle konuşma olayını “Deli miyim ben?” diyerek savuşturuyor. Bir dene diyorum, müptelâsı olacaksın 🙂 Seni senden başka iyi anlayan olmayacak. Sen kendini anlar ve teskin edip güzel yönlendirmeyi öğrenirsen, kimseye de sitemin kalmaz. Anne baba, eş, dost bile bir kenarda kalacak, sen ve iç sesin hep birlikte kalacaksınız. O yüzden, ömrün boyunca nasıl bir iç sesle yaşamak istiyorsan, ona göre eğit onu. Eş ve iş seçiminden bile daha kıymetli bence bu eğitim. Bir deneyin derim 😉
İlk yorumu siz yazın