Yaşamak durağı

Nereye böyle bu dur duraksız nefes nefese bir hikâye? Adımı, kendimi, adresimi unuttum. Bir şey söyle!

Ben de senin gibiyim. “Yaşamak Durağı…” diyorlar; oraya gidiyoruz. Durak… dediğime bakma; orası kocaman bi’ ülke imiş. İyi bak duraklara; kaçırmış olmayalım!

KALBİN KAPILARI

Kalbin sonsuz kapısı var.

Gece gündüz tık tık…

MEKTUP

Haydi söyle! Koca bir günü bitirdin; eline ne geçti? Kaç nefes doğdun bugün kaç nefes öldün de… okudun mu her nefes sana gelen mektubu; kırıştırıp attın mı yoksa; cevabı sende bu soruların!

İKİNDİ

İkindi… gölgeler uzadıkça uzuyor;

Kopmak üzere kıyameti günün.

YUNUSLEYİN

Yunus:

“Aşksızlara verme öğüt;

Aşksız âdem hayvan imiş.” derken münasebet ölçülerini elimize veriyor.

Veriyor ki… sukut-u hayallerimizi hayal meyal görüyor.

HATIRALAR

Gün düştü dağların ardına.

Hani, nerede yaşadıkların?

Eriyor bir şeyler durmadan.

Yer var mı hatıralara?

BAHAR NÖBETÇİSİ

Zamanın dişleri dökülür gibi…

Savruluyor takvimler;

Kocaman…

 

Sökülür gibi yüreği…

Dünyanın…

Durmadan…

 

Aman aman…

Vakitler bir çocuk gibi ağlıyor;

Vay aman…

 

Sen misin kalbi şerha şerha yaşayan?

Sen misin saadetin elinden tutan?

Sen misin yaşamayı unutan?

 

Gelecek misin ey bahar?

Bekleyelim mi yolunu?

Vakit çok mu; ne zaman?

HÜRRİYET

Yoo; kim ne derse desin; önce hürriyet…

Yoo; insanları zincire vurabilirsiniz; hürriyeti asla!

SİYAH BEYAZ

Ölümler peş peşe…

Dün bir arkadaşım; bugün başkası…

Aman Allah’ım!

Hayat ve ölüm; ne kadar iç içe!

Hayat fani, ha!

Çiçekler gibi solan ömrüm…

ŞİMDİ DİYE BİR ŞEY

Bir kenara konuyor şimdi’ler;

Dün ve yarında kollarımız.

Olan şimdi’ye oluyor.

Soluyor elimizde göz göre göre;

Dumanı üstünde zamanlar…

Şimdiki zamanda uçar kuşlar.

Çiçekler şimdiki zaman renkleri…

TAVSİYE MEKTUBU

Canın mı sıkılıyor; gökyüzüne b-ak! Bir çay demle! Kitap, kalem, defter… Elif’ten Y’ye…

A’dan Z’ye… Hayatı yeniden ezberle; ezbere yaşama!

YERLİ YERİNDE

Yoruldukça dikeliyor yokuşlar!

Unutuşun rüzgârlarına sığınıyorum.

Daha bir dağ özlemleri…

Daha bir terk ediyorum şehri.

Bir de çocukluğum sık sık kapımı çalıyor;

Taptaze, pırıl pırıl hatıralar…

Her yer her yerde…

Yoo; her şey yerli yerinde…

OYALANIŞ

Zamanların gittiğini bile göre geçici şeylerle oyalanmanın bir adı var mı!

PASAPORT

Çırpınmayınız; buralı değilsiniz! Bir pasaport sadece! Diploma ve apartmanlarınızı emanete bırakınız! Arama yapılıp içeri alınacaksınız!

SESSİZ ÇIĞLIK

Çağırdığın kendinsin! Kalbine kulak ver; duyacaksın o sessiz çığlığı…

SIR

Adın: İnsan… Hem unutan hem alışan… Unuttukların nelerdi? Alıştıkların ne? Sende kalsın; söyleme!

ZULÜM

İnsan olan insanın yapamayacağı şey…

ÂŞIK

Âşık…

Güler gündüz;

Ağlar gece.

DESTGÂH/TEZGÂH

Akıllı, becerikli adamlar;

Etli butlular; görsen…

Yoo, görmeyesin gelir!

Dünyayı bir deri bir kemik bıraktılar!

Yaktılar, yıktılar!

Onlar da bıktılar da…

Dönüp gelseler bari; iş işten geçmeden!

Aynalara baksalar bir de;

Ölüm sabah akşamken…

Uzayan emeller ne?!

YÂR ELİ

Yareli, yareli…

Ben böyle hep yareli…

Gezerim; melûl mahzun;

Aradığım… Yâr eli…

HAYATLA ARKADAŞ

Hayatı zorlama, horlama, sıkıştırma, gevşetme, es geçme, hayret etmezlik etme!

EĞİTİM YA DA ÖĞÜTÜM

Müfredatı belli kalıplar içerisinde aynı şeylerin tekrarı olarak gördük ve gördük ki masallardaki az gittik uz gittike gittik! Bir de baktık ki kendi edebimizin ve edebiyatımızın uzağına düşmüz, düşürülmüşüz!

BİR HAYRET HİKÂYESİ

Sormak da yaşamaya dahil…

Doğru/yanlış bütün cevaplar…

Az önce iki kelebeğin dansını…

Hayretle seyretmek de…

Üzülmek, sevinmek…

Geç kalmak…

Beklemek, bekletmek…

Dağ başında rüzgârla oynaşmak…

Bir ıslık tutturmak; gizlice…

Yaşamak bir bakışın sıcaklığında…

Kaybolup gitmek arada…

TEREDDÜT

Âşık olduğumu söyledim; inanmadı;

Demek o da benim gibi yanmadı!

AŞKIN SESi

Ne çabuk aldanıyoruz;

Aşkın sesine!

ÖLÜM İLÂNI

“Ölüm ona yakışmadı.”

Gibi tuhaf ilanlar…

Yakışır, yakışıyor, yakışacak;

Amma genç… amma yaşlı…

Her ölüm ağır başlı…

MEDENİYET:

Betonla, asfaltla para kazanabilirsiniz fakat medeniyet kuramazsınız.

İMDAT!

Ya ellerimi tutacaksın…

Ya sonra düşerim; sonsuz!

DERS:

Dünyayı kullanmayı bilenler, bilmeyen çoğunluğa “ders” vermeli!

AŞK SONSUZ

Bu aşk başlarken de ağlamıştık;

Biterken de…

Anladım; biten aşk yok!

DÜNYA/RÜYA DEDİKLERİ

Gölgelerin bölgesinde…

Bilsem ki neresinde…

Hevesinde, neşesinde…

Bir anlık bûsesinde…

Çetin savaşlar ve hüsran ateşinde…

Hırsların cenderesinde imdat çığlıkları…

 

Bir gölge gördüm.

Allah hayretsin; anlat hele!

Hayra karşı gelesin de…

Gölge işte; nesini anlatayım!

Baktım ki güneş dağların ardına çekilmiş!

GELİNCİK AĞIDI

Diyesin var demek; dünyaya: “Gelincik!”

Gördün öyleyse;

Kısacıklığını dünyanın.

Ne olduğunu Hanya’nın, Konya’nın…

 

Gelincikler olmasaydı,

Mevsimler selâma durmasaydı,

Pencerelerde oturmasaydı kuşlar…

Bir düşün; ne olurdu!

 

Bütün silahları toplasan;

Bi’ gelincik eder mi!

Gelincik tebessümleri vuranlaaar!

Dayanabilir misiniz gelinciklerin ahına!

*

MEKTEB-İ ÂLEM:

Okulu/diplomayı çok şey sandık; bu âlemin bir okul olduğunu unutarak…

*

OLMAK:

İnsan olmadıktan sonra ne olursan ol!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*