Bir ayeti anlamaya çalışmak

Sevdiğim bir arkadaşım defterine “O, annelerinizin rahimlerini dünya için hazırlık yeri, dünyanızı da ahiret için hazırlık yeri yapmıştır” diye bir ayet mealiyle başlamış. Garip, daha önce bu mealde bir ayet duyduğumu hatırlamıyorum hiç. Parantez içindeki nota bakarsak ayet, En’âm Suresi 98. Ayetmiş. Diyanetin mealine baktığımda ise aynı ayet  “(Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır.”1 diye Türkçeye tercüme edilmiş. İki mealdeki bu derin farklılık, işin aslını öğrenmek noktasında bir araştırma yapmamıza vesile oldu.

Öncelikle ilk mealde ayetten iktibas yapılmış.

Ayetin tam hali;

وَهُوَ الَّـذٖٓي اَنْشَاَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌؕ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَفْقَهُونَ

“O, sizi bir tek nefisten yaratmıştır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Gerçekten biz, derinlemesine düşünen bir topluluk için kanıtları birer birer açıkladık.”2 imiş.

* * *

Mealde “kalma yeri” ve “emanet olarak konulacağınız yer” diye çevrilen müstekar ve müstevda‘ kelimeleriyle neyin kastedildiği hakkında tefsir âlimleri pek çok farklı fikir ileri sürmüş.

İbni Abbas’tan naklolan ekser rivayetlere göre müstekar (kalma yeri) kelimesiyle annelerin rahmi, müstevda‘ (emanet olarak konulacağınız yer) kelimesiyle de babaların sulbü3 kastedilmiştir. Buna bir delil olarak da Hac Suresi 5. ayet gösterilmiş: “Ve biz dilediğimizin, rahimlerde belirli bir vakte kadar kalmasını sağlarız.”

Bu konudaki ikinci görüş sahipleri ise yukarıdaki görüşün tam tersini iddia ediyorlar. Onlara göre ayette müstekar kelimesiyle babaların sulbü, müstevda‘ kelimesiyle de annelerin rahmi kastedilmiş. Çünkü nutfe4 önce babanın sulbünde biiznillah yaratılmış, daha sonra anne rahmine emanet (vedîa) olarak bırakılmıştır. Hem ayette müstekar kelimesinin müstevda‘ kelimesinden önce gelmesi de nutfenin babanın vücudunda yaratılışının, anne rahmine düşmesinden daha önce gelmesiyle uyum sağlamıştır.

Üçünçü görüşe gelince, onlar olaya daha farklı bir açıdan bakıyor. Onlara göre müstekar kelimesiyle kişinin ölümden sonraki hâli kastedilmiştir. Çünkü kişi yaşarken saîd5lerdense, bu saadet ahirette de devam edecektir. Eğer şakî6lerden ise de bu şekavet devam edecektir. Ölümden sonra insanın halinde değişim olmaz. Halbuki ölümden önce insan sürekli değişim halindedir. Kâfir belki değişir, mü’min olur. Zındık değişir, belki dost olur. İnsanın bu halleri bir kararda olmayıp sürekli değişip dönüştüğü için ayette vedîaya (emanet) benzetilmiştir.

Dördüncü ve beşinci görüşler ise kelimeyi müstekar değil, müstekir olarak okuyan kişilerin görüşü. Evet, böyle okumak da mümkün. Bu kişiler ayette “emanet bırakılan yer”in değil, “emanet bırakılan kişiler”in kastedildiğini düşünüp dünyada kalanların müstekir, kabirlerde olanların müstevdi‘ (emanet olarak kabirlerde bırakılmış) olarak ifade edildiğini düşünüyorlar.

Başka bir mana ve dahi manalar bu ayetin içerisinde ve istifade ettiğim tefsirde7 mevcut. Ama konu çok dallanıp budaklandı diye burada bırakalım. Modern zamanlardan bir iki yorum aktarıp gerisini zihinlere havale ediyoruz. Dileyenler tefsirlere müracaat edebilir.

“İnsan hayatı görünürde durgun, gerçekte akan büyük bir nehir gibidir. Bir noktadan aynı su iki kere geçmez; her an yer değiştirir; aynı yer durur gibi gözüktüğü için müstekar (karargâh), terk edildiği ve başkasıyla değiştirildiği için müstevda’ (konulup göçülen yer) niteliğini taşımaktadır.”8

“Bazı eski ve yeni tefsirlerde belirtildiği gibi bu iki kavramı, insanın birbirini takip eden iki muayyen konumuyla sınırlamak yerine, bunların ilk yaratılıştan insanın varlığının devamı süresince içinde bulunduğu ve intikal etmeye hazır olduğu bütün konumlarına işaret ettiğini düşünmek daha isabetli olur. Buna göre insanoğlu başlangıcından itibaren varlığının her konumunda hem bir karar hem de intikale aday olma, emanet halinde bulunma durumlarını birlikte yaşar. Böylece o, Cennet veya Cehenneme varıncaya kadar, sırasıyla ilk nefsin özünde yani insanı saklayan ilk cevherde, babanın sulbünde, annenin rahminde, toprağın üzerinde, yerin altında ve haşir yerinde hem bir karar halini hem de gelecek intikale namzet emanet halini birlikte yaşar. Müstakâr bu hallerin ilkine, müstevda‘ da ikincisine işaret etmektedir.”9

* * *

Alimler sırf bu iki kelime ile ne kastedilmiş diye bu kadar görüş serdetmişken ayetin manasını kısırlaştırıp baştaki gibi “O, annelerinizin rahimlerini dünya için hazırlık yeri, dünyanızı da ahiret için hazırlık yeri yapmıştır” olarak ifade etmenin bizce isabetsiz olduğunu ifade etmeden geçmeyelim. Kur’ân’ın hakikî tefsiri yapılamayacağı gibi, basit mealler de onu anlayabilmek için yeterli değil.

“Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur. İşte, Kur’ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.”10

Dipnotlar:
1) [En’âm, 98] Kur’an Yolu Tefsiri, DİB Yayınları
2) Age.
3) “Döl, nesil, zürriyet” (Kubbealtı Lugati)
4) “Meni, sperma”
5) “İyi ve güzel yaratılışı, üstün ahlâkı sebebiyle Hak katında makbul olan, kurtulmuşlardan sayılan (kimse).” (Kubbealtı Lugati)
6) “Bahtsız, nasipsiz, Hak katında makbul olmayan kimse.” (age)
7) et’Tefsîrü’l-Kebîr, Fahreddin Râzî
8) [Hûd, 6] Kur’an Yolu Tefsiri, DİB Yayınları
9) [En’âm, 98] (age)
10) İşârâtü’l-İ’câz, İfadetü’l-Merâm

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*