Vahşetin psikolojisi

“İnsan vahşetten lezzet alabilir mi?” Bu soruya insani değerlere sahip her kimse “alamaz” diye yanıt vermiştir, çünkü alıyorsa fıtratı bozulmuştur diye düşünürüz. Bense fıtrat bozulmasıyla alakası olmadığını savunuyorum, zira insanda olmayan bir şeyi insan sergileyemez. İnsan çok kapsamlı yaratılmıştır. Duygularına bir had ve sınır konmamıştır. Tercihlerimiz sonucu esfel-i safilîn dediğimiz aşağıların aşağısına da düşebiliriz, alâ-yı illiyyîn denilen yücelerin yücesine de çıkabiliriz. Fıtraten had konulmayan duygulara, şeriat dediğimiz İslâmî kurallar bir sınır koymuştur. “İnsan öldüremezsin, bir masumu öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” demiştir. “Hırsızlık yapamazsın, yasak” denmiştir. “Adaletsizlik yapamazsın dehşetli bir azap seni bekler” demiştir. İnsanın vicdanı da bu kurallara meyillidir, uyduğu taktirde dünyada da mesud olacaktır. Peki masumları öldürmekten keyif alanlar, yılan gibi zehirlemekten zevk alanlar, onlar ne çeşit bir insan? Ülkesindeki hayvanları besleyip, deniz kaplumbağasına ağlayıp da Filistin halkına insansı hayvan diyengiller? Nasıl bu hâle geldiler, vicdanlarını nasıl susturdular, daha da dalga geçer gibi nasıl bazı markalar ceset figürleriyle reklam yaptılar? Bizim buna göz yumacağımızı nasıl düşündüler veya nasıl korkmadan açıkça yaptılar?

Bunları düşünürken birden zihnim yakın zamanda popüler olmuş bir diziye gitti. Duymuşsunuzdur; Squid Game. Normalde çok bahsi geçen dizileri izlemem ancak yakın çevrem de dahil olmak üzere o kadar kişi hayranlıkla bahsetti ki, oyuncakları da hemen piyasaya çıkarılıp örme bebekleri de yapılınca bir bakayım dedim. O nasıl vahşet ve dehşet bir senaryo! Benim çevrem bu vahşeti nasıl böyle gülerek izledi, gençler Squid Game müziğini nasıl diline doladı da gezdi? Hayretler içinde kaldım. O zaman etkilerini bu derece düşünememiştim tabii, ama bu Filistin olaylarından sonra anladım ki, adamlar bizi ölçmüş veya bizi hazırlamışlar. Vahşet karşısında çekirdek çitleyerek oturmaya bizi hazırlamışlar vahşet senaryosunu birbirimize tavsiye etmeyi alışkanlık ettirmişler ölümle eşleşmiş müzikle eğlenmeyi bize normalleştirmişler. Ondan sonra medyada yer alan  bizimle alay eder gibi olan reklamlara baktım; elinde ceset tutan mankenler, Filistin bayrağını şöminede yakan bir aile… Biz ne kadar tepki verdiğimizi düşünsek de, onların dizilerini izlemek ve bahsederek prim vermek; onlara güç vermiş, bizimle dalga geçme hakkı vermiş. Ki, insan psikolojisine baktığımızda bunlardan alışıp tepki vermeyenler de çok oldu, “abartıyorsunuz çok güzel reklam olmuş” diyenler oldu. Demek bazı kesimi alıştırıp susturmayı başardılar.

Vahşeti izlemek deyince de düşünce düşünceyi açtı, aklıma son yıllardaki Cadılar Bayramı kutlamaları geldi. Ülkemize yavaştan gelmeye başlamış olsa da en dehşetli görüntüler Amerika vb yerlerden geliyor. Mahalle sakinleri evini ve bahçesini öyle kanlı ceset görüntüleriyle süslüyorlar ki, gören çocuklar korkudan çığlık atıyor. Ben dahi ürküp bakamıyorum o süslenmiş(!) bahçelere. Bu insanlar ise her sene yarış yapıyor, kim daha korkutucu Cadılar Bayramı konsepti hazırlayacak diye. Hakeza aileler çocuklarına korkunç kostümler giydiriyor, kutlamaya götürüyor. Eğlenceli bir bayram diye bizim ülkemizde de özenenler var, Allah basiret versin diyorum. Çünkü durum ortada, bizi vahşete eğlence hissiyatıyla alıştırıyorlar ki ileride gerçeğini yaptıklarında çok tepki vermeyelim, normal görelim, geçip gidelim…

Yine düşünce düşünceyi açarken beraber imanî dersler yaptığımız liseli kızların ağzından çokça duyduğum bir durum aklıma geldi; izledikleri vahşet içerikli kanlı animeler ve okudukları bazı wattpad kitapları. Bunları detaylı araştırmadım ancak kızların hayata bakışı ve değişimi bunların sağlıklı içeriğe sahip olmadığını (veya bu yaş grubunun sağlıklı seçimler yapamadığını) anlamama yetti. Animeleri izledikten ve o kitapları okuduktan sonra okuldaki sevmediği kişilerden bahsederken; keşke onu bıçaklasam, kanlarını şöyle şöyle yapardım vs.. diye anlatıyordu. Çok detaylıca bu hayali kuruyor ve bizimle paylaşıyor. Bu beni dehşete düşürdü ve kural getirdim; anime izleyecekleri veya wattpad okuyacakları zaman önce bana içeriği teyit ettirdikten sonra izleyebileceklerini söyledim, bunun ardından davranışları ve konuşmaları büyük oranda değişti. Şimdi bunları izlemeye devam eden nesil bizim kadar dışarıdaki vahşete tepki verebilecek mi? Vicdanlarını dinleyip ses çıkarabilecekler mi? Veya şaşıracaklar mı? Vicdanlarını İslâm dairesinde tutabildikleri sürece evet, bu da ellerinin altında kolayca ulaşabildikleri bu animeler, kitaplar ve dizileri izlemeyerek olacak. Ve kendi kültürümüze, değerlerimize uygun içerikler üreterek olacak. Zira insan gördüğüne alışır, ben de böyle bir ortamda çekirdek çitleyerek 3-5 kanlı dizi izlesem, ben de alışırım. Çok şükür ki temiz içeriklerimiz de var, yok değil. Ancak Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin dediği gibi,

“Kalb, takva ile seyyiattan temizlenir temizlenmez hemen onun ardında iman ile tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir.” (İşarat-ül İ’caz, 58)

Yani kalp önce kirlerden arınacak, sonra üstüne güzel şeyler konacak. Biz yeniden İslâmın temiz insanlık mertebesine ulaşmak istiyorsak, evvelâ kalbimizi kirleten pisliklerden uzak durup sonra inceliklerle süsleyeceğiz. Ve bu vahşet görüntülerine alışmayacağız, alıştırmayacağız. Bizi değiştirmelerine izin vermeyeceğiz!

Vahşetten lezzet alıp, bebek öldürme peşinde koşanların psikolojisine gelecek olursak, söylenebilecek çok söz yok, insanlığın esfel-i safilîn mertebesini seçmişler. E tabi, Cehenneme de adam lazım!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*