Evlenmeden önce

“Sen ve ben gafletini aşıp, biz olanların rızkıdır aşk.”

Yaşanmış evlilik hikayelerinden kesitlerle, aslında adını bildiğimiz ama kelime anlamını tam bil(e)mediğimiz kavramların açıklayıcısı, bir başucu kitabı. Evlilik yolculuğuna başlarken biricik sermaye olan sevginin, küçülüp yok olabilecek ya da büyüyüp gelişebilecek bir şey olduğunu verdiği örneklerle çok detaylıca anlatıyor Cüceloğlu. Ama bu demek değil ki sadece evlilik öncesi için geçerli söyledikleri. Aksine öğrenmenin, kendini geliştirmenin yaşı olmadığını okuduğunuz mektuplardaki kesitlerden çok net anlayacaksınız.

Yazarımız ilişkilerin büyümesi ya da zayıflayıp yok olmasını, eşlerin birbirine nasıl tanıklık yaptığına bağlıyor. Daha önce okuduğum kitaplarında geçen korku kültürüne de değiniyor. Nedir bu korku kültürü? Korku kültürü, insanın özüne önem vermeyen, sosyal maskeler, mevkiler ve maddiyatın önemli olduğu, özellikle ülkemizde alışılagelmiş bir kültürdür. Korku kültüründe yetişen bir insana değer verilmemiş, öğretilmemiş, hissetmemiş ve hissettirilmemiştir. Korku kültürüyle büyüyen insanlarda saygı duymaktan öte, itaat etmek daha yaygın ve olasıdır. Makamına itaat, mevkisine itaat… Yaptığı bir iş/durum doğru bile olsa insanlardan tasdik bekler korku kültüründe yetişmiş kişi. Başındaki kişi, yöneticisi, öğretmeni, ebeveynleri onun doğru olduğunu düşünmeyip kabul etmediği sürece bu kişi o davranışı kabul etmez. Hep bir eksiği olduğunu ve bunun bir yaptırımı olacağını düşünür. Tedirgin, kaygılı, kendine güveni olmayan, şüpheci bireyler olur çıkarlar. Bir ihtimal yıllar sonra bunu fark edebilirler. Aksine hiçbir zaman farkına varmayıp kurban rolünde hayatlarını idame ettirenler de çoktur.

Karşımızdaki kişiye saygı duymak ve ondan korkmak farklı şeyler… Korkmak; sürekli olarak karşı tarafı memnun etmeye çalışmak, onun isteklerini her zaman yerine getirmek, istemiyor olsak bile boyun eğmeyi gerektirebilir. Bu da zannımca insanın kendine yapabileceği en büyük haksızlıktan biridir.

“Doğduğunuz anda yaşam öykünüz oluşmaya başlar. Oluşan bu öyküde siz ‘kendiniz olarak’ var mısınız? Bunun farkında olmanız çok önemlidir. Öykünüzü kendi seçimlerinizle mi, yoksa başkalarının size biçtiği rollere göre mi oluşturuyorsunuz?

Evlilikte iki farklı öykü bir araya gelir. Bu iki öykü birbirinden bağımsız olarak yaşamaya devam mı edecek, yoksa ‘bizim öykümüz’ dedikleri yeni bir öykü oluşturabilecekler mi? Evlenenlerden biri kadın, diğeri erkektir; ama unutmayalım, her ikisi de insandır ve diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi mutlu bir evlilik ilişkisinde de temel olan insan insana iletişimdir.”

Doğan Cüceloğlu bu kitapla birlikte; evlilik deyince insanların aklına gelen klişelerden aslında olması gerekenlere, erkekle kadının bir ilişkideki rollerine, kendini tanımanın önemine, evlenme olgunluğuna, eş seçimine, iletişim olgunluğuna, ben ve biz kavramlarına değinmiş. Ona yazılan mektuplardan kesitlerle, mektup gönderenin gizliliğine dikkat ederek, gerçek yaşamdan birebir örnekler vermiş. Bunları bizimle paylaşırken bir anda kendimizi içine düşmüş şekilde değil de, kendi yorumunu katarak eşlikçilik yapmış. Bölüm sonlarında da ‘Sözün Kısası’ sayfalarında genel bir toplama yapıp, anlattıklarını birkaç sayfaya toplamış.

Bu yola benim gibi henüz çıkacak olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Not alınacak, ders çıkarılacak çok fazla şey var. Bu kitabın yanında çapraz okuma yaparak, eşzamanlı  okuduğum Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten kitabını da ayrıca tavsiye ediyorum. Birbirini çok güzel tamamlayan iki kitap oldu. Erkeklerin kadınları, kadınların erkekleri genel manada anlayamamasının karşılıklı sebeplerini ve örneklerini veren güzel bir kitaptı o da.

En nihayetinde söylemek istediğim şey şu: Farklılıklarımızla, kendi benliklerimizle, görüşlerimizle, hislerimizle hepimiz çok kıymetliyiz. Bu kıymetimizi yitirmeden, bir araya gelerek zenginliği arttırıp aradaki samimi ve biricik sermayemiz olan sevgimizi saygı eşliğinde birleştirmeyi gözardı etmeyelim. Bulunduğumuz ilişkiye kendimizden bir şeyler katıp, kendi heybemize bir şeyler dolduralım. Halihazırda evliysek, evlilik olgunluğumuzu geliştirebilir ya da henüz yolun başındaysak kendimizi bu birlikteliğe hazırlayabiliriz. Hepsi bizim elimizde…

Altını çizdiklerim

“Evleneceğiniz kişinin mühendis, doktor, varlıklı olmasından çok, hangi değerleri yaşadığı ve yaşatacağı önemlidir.”

“Kocanda babanı aramayı bırak! Herkes farklıdır.”

“Etrafıma baktığımda birbirlerinin hayattaki duruşuna ve çabasına hiç saygı göstermeyen, anlamayan çok fazla çift görüyorum. Bir sürü ziyan olmuş kadın ve erkek!”

“Sevmek, nefret etmekten daha çok cesaret gerektirir.”

“Biz kendimiz olmadan, sahip olduğumuz hiçbir şey gerçek anlamını bulamaz.”

“Düğün maddî bir güç gösterisi olmamalıdır, evlenme olgunluğuna gelmemiş insanlar düğünü çok önemserler.”

“Sevdiğinin yüreğine âşık olanın sevdası yaşlanmaz.”

“Anlıyorum ki oğlan babasından korkuyor! Yani ezilmiş; iç çocuğu utanca boğulmuş. Bu ne demek? İlk fırsatta o da babası gibi ezeceği birini arayacak ve onu ezerek kendini önemli hissedecek.”

“Yaşam bir ekip işidir ve evlilikte yaşatılan değerler evliliği yuvaya dönüştürür.”

“ ‘İyi insan olmak’ ile ‘evlilik yapma olgunluğuna sahip olmak’ aynı şeyler değildir. Tereddütsüz, ‘Evet, iki iyi insan kötü bir evlilik yapabilir’ diyorum.”

“Evlilik ilişkisi bir bahçedir. Çiçek de yetiştirebilirsin, diken de!”

“Haklı çıkmak için karşısındakini bastırmaya çalışan, gerçeği anlamak için sabırla dinleyenden farklıdır; biri güç, diğeri hakkaniyet peşindedir.”

“Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır, bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır…”

“Okumuş olmak mutlu bir evliliğin garantisi mi? Biriyle, yüksek eğitimli diye evlilik tercihini yapmak ne kadar doğru?”

“Sevmeyene karınca yük,

Sevene filler karınca.

Dağ bile taşır,

İnsan aşık olunca!

Şems-i Tebrizî”

“Yaşamında kendisi olarak var olmamış bir insan, başkalarının boyunduruğunda yaşamaya mahkumdur.”

“İnsan insana sohbetin olmadığı yerde, bitmemiş hesaplar vardır.”

“Terapiste evlendikten sonra değil, evlenmeden önce gidilmeli.”

“Seven değil, sahip olmak isteyen kıskanır. Sevmek… Sahip olmak… Çok farklı şeyler.”

“Bizim toplumda evlilikler kolay; ayrılıklar zor ve yıkıcı oluyor.”

“Duygularının farkında mı? Geçim ehli olmaktan ne anlıyor? Haksız olduğunda özür dilemek, gönül almak, ortak değerleri ilişkide yaşatmak gerektiğinin bilincinde mi? Özür dilemeyi kendine olan saygısını yitirmemek için mi yapıyor, yoksa gelecek bir kötülüğü engellemek için mi?”

“Evlenmeden önce ilişkiyi önemseyen, ilişkiyi açık seçik gözlemleyip üstüne konuşan, sohbet eden, zaman ve emek veren çiftler, evlendiklerinde bu çabalarının sonucunu görecektir.”

“Evlenmeden önce müstakbel eşinizi tanımaya çalışmak ve anlamak olgun bir insan olarak sizin sorumluluğunuzdur. Evlendikten sonra, “Sen niye böylesin!” diye suçlamak ve onu değiştirmeye çalışmak fayda etmez; yazık olur, mutsuz evlilikler kervanına bir de sizinki katılır!”

“Lütfen evlenmeyi düşündüğünüz kişinin ailesini tanıyın. Onun çocukluğunu nasıl bir ortamda geçirdiğini anlamaya çalışın. Ve ‘korku kültürü’nün hâkim olduğu bir evde büyüyen annesinin oğlu/kızı olmaktan kurtulamayan biriyle evlenecekseniz, nasıl sorunların sizi beklediğini bilerek evlenin.”

“Evlenip karı koca olmak demek, birbirinizin en mahrem tanığı olmak demektir. Bu mahremiyet insanı yakınlaştırır ve iki gönül dostu yapar; ama yeterli duyarlılık gösterilmezse çok çok derinden yaralayabilir de.”

“Evlilik deyince korkan ve irkilenler de var. Bazen bu korku, daha evlenmeden, çevresindeki başarısız evlilikleri görmekten kaynaklanıyor. Karşılaşılabilecek bu olumsuz örneklerin belki de en çarpıcısı, kişinin kendi ailesi içinde anne-babasının evliliği olabiliyor.”

“Her ilişki gibi kadın-erkek ilişkisinin de canı vardır; bakımı ve beslenmesi gerekir. Evliliğin de tıpkı toprağını, suyunu, güneşini, ortamını bulmuş çiçek gibi pırıl pırıl canlı olması mümkün. Ama böyle bir evlilik için gerekli adımlar, evlendikten sonra değil, evlenmeden önce atılmalıdır.”

“Kızılderili bilge kişi Don Juan, “Ölümünün bilincine varmamış insan yaşamının anlamını kavrayamaz,” der. Eşini her an kaybedebileceğinin farkında olmayan da onun varlığının değerini anlayamaz. Birlikte olmak ve yaşamak özgür bir seçimin sonucu olduğu zaman o ilişkiye canlılık ve disiplin gelir.”

“Bir insanı keşfetmenin heyecanını duymadığınızda, anlamanın yerine beklentiler, yorumlar ve yargılar devreye giriyor.”

“Bir çocuğa bakınca onun çocuk olduğu hemen anlaşılır; ama yetişkin görünümlü birine bakınca onun gerçekten yetişkin biri olup olmadığı hemen anlaşılmaz.”

“Olgun insan kendi sorunlarının, kendi stresinin sorumluluğunu başkasına yüklemez; sorunlarıyla yüzleşir ve etki alanı içinde yöntemler, stratejiler geliştirerek onları çözmeye yönelir.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*