Misk ü amber- Google’ın dâhiyane planı

Eğer güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen, yıldızları da gözden kaçırırsın!
Giden gitti sevgili okur, yeni tefekkürlere dalmak lazım.

Misk ü amber

Yunus Emre Cennet ehlini şu şekilde vasıflandırır:

“…Aydan arıdır yüzleri, misk ü amberdir sözleri…” Peki nedir şu misk ve amber?

Misk, bir tür erkek ceylan tarafından üretilen güzel kokulu maddedir. Aynı zamanda erkek misk geyiğinin vücudundan çıkan, kokusu hoş ve kuvvetli, yağlı bir salgıdır. Salgı, geyiğin karnının alt tarafında bulunan salgı bezinden gelir.

Amber ise, tamamen farklı olarak denizden çıkarılır. Bazı araştırmacılar, ‘ispermeset balinası’ olarak bilinen bir balina türünün, istemeden yuttuğu sert ve kesici maddelerin sindirim sistemini tahriş etmesi neticesinde, amber salgıladığını söylemişlerdir. Salgılanan amber, yirmi santimetreden daha küçük yumrular şeklinde vücut dışına atılır. Kahverengi ve serttir ancak denizde aşınarak ve güneş ışığına maruz kalarak rengi açılır. Bir balinanın yılda 300 kilograma kadar amber sentez edebilme kapasitesinde olduğu tahmin edilmektedir. Ölü balinaların karnı açıldığında, ortalama 45 kilogram amber elde edilebilir. Günümüzde balina avı yasaklandığından balinaları öldürerek amber elde edilememektedir; ancak balinaların Bahama Adaları çevresinde denize bıraktıkları amber, insanlar tarafından toplanmaktadır. Amber zaman zaman ağaçların reçinesi olan kehribar ile karıştırıldığı için, gri amber ismini almış. Kehribara ise sarı amber demişlerdir. Görünüşleri çok benzerdir.

Hz. Aişe (r.anha) annemiz, Efendimizin (asm) misk ve amber gibi renksiz kokular süründüğünü bildirmiştir. Amber, Efendimizin (asm) de kullandığı güzel bir koku olması sebebiyle Müslümanlar tarafından sevilen ve kullanılan bir koku olmuştur. Balinaların sindirim atığının misk ü amber diye satıldığı bir dünyada, Peygamber (asm) terinin gül koktuğuna neden şaşırıyoruz ki sevgili okur.

Google’ın dâhiyane planı

Google bizi yıllardır robot olmakla itham ediyor. Biz de insan olduğumuzu ispatlamak için Google önümüze ne test çıkartırsa cevaplamaya çalışıyoruz. Yıllardır girdiğimiz her sitede karşılaştığımız “I’m not robot (Ben robot değilim)” doğrulamalarını görmüşsünüzdür. Bot (yani verilen görevi otomatik yerine getiren programlar) ile insanları ayırt etmeyi sağlayan bu teyit sistemi reCAPTCHA olarak adlandırılıyor. ReCAPTCHA, 2009 yılından bu yana Google tarafından internet sitelerinin spam içeriklerden korunması için kullanılan bir yöntem. Bunun yanında, reCAPTCHA’nın pek bilinmeyen bir kullanım amacı daha var: Kitapların dijitalleşmesine katkı sunmak. Google 2002 yılında, yeryüzündeki tüm kitapları dijitalleştirme gibi çılgın bir projeye girişti. 2002 ile 2011 yılları arasında 25 milyondan fazla kitap taranarak arşivlendi. Daha sonra, İmaj formatındaki milyarlarca kitap sayfasından metin kısmını ayrıştırabilecek özel yazılımlar kullanıldı. Fakat bir sorun vardı: Tasarlanan yazılımlar her kelimeyi algılayamıyordu.

Tam bu noktada, Google dâhiyane bir fikirle reCAPTCHA’yı kullanarak insanlara bilgisayarların tanımlamakta zorluk yaşadığı kelimeleri yazdırmayı akıl etti. Kayıtlara göre, internet kullanıcıları günde 100 milyon reCAPTCHA testi çözerek toplamda milyarlarca kelime tanımladı.

2015 yılında başlayan yeni uygulamada ise, Google kullanıcılardan “I’m not robot” ifadesinin yanında yer alan ufak bir kutucuğa tıklamalarını istedi. Burada, Google’ın amacı sizin ifadeyi anlayıp anlamadığınızı belirlemek değildi aslında. Siz farenizi kutucuğa hareket ettirdiğiniz o ilk birkaç milisaniye içinde toplanan verilerden (evet, fare hareketleriniz de Google tarafından kaydediliyor) yola çıkarak farenin bir insan eli mi yoksa otomatik bir algoritma tarafından mı hareket ettirildiğini anlamaktı. Robotların bu sistemin açığını bulması da uzun sürmedi tabiî.

Günümüzde, Google “kutu işaretleme” uygulamasının yerine bot-insan ayrımı yapmak için kullanıcılardan fotoğraflardaki değişik nesneleri tanımlamalarını istiyor; yaya geçidini veya yangın musluğunu bulunuz gibi… Bunun da arkasında, tıpkı kelime çözme testlerinde olduğu gibi daha büyük bir amaç var aslında: Biz fotoğraflı reCAPTCHA testlerini her çözdüğümüzde, Google’ın yapay zekâsını değişik nesneleri tanıması ve fotoğraf analizi yapması için eğitmiş oluyoruz.

Hatta Google artık işi biraz abartarak kullanıcılara matematik problemleri bile çözdürmeye başladı. Bu yeni uygulama tahminimizce sözelci Google çalışanlarının işidir, kendi çözemedikleri problemleri bize çözdürüyorlar.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*