Rahmet baharı

Hayatın uykuya yatırılmış gözüktüğü karlı kış manzaraları, kartpostalda güzel durur. Hepimiz severiz öyle manzaraları. Çıplak dalları sert rüzgarla bir o yana bir bu yana kırılacakmışçasına dövülen ağaç manzaraları ise, dehşetengiz duygular uyandırır içimizde.

Uyku ve huzur modundan yalnızlık ve çaresizliğe, hatta ölüme doğru kaydırır algımızı. Üşüyen ve hırpalanan o ağaçların hâli, rahmetten uzak düşmüşlüğün cisimleşmiş görüntüsü gibidir. Acaba rahmet yüklü bir nazar-ı Kudret isabet etmeyecek olsaydı, onları o hâllerinden kim kurtarabilirdi? O yalnızlık ve çaresizlik kuyusundan kim çekip çıkarabilirdi? Yapraklarla, çiçeklerle, meyvelerle gelin gibi süslenip hayata karışabilirler miydi kendi başlarına?

Buradan anlıyoruz ki, rahmet bize mecbur değil. Merhamet emre itaatkâr kölemiz değil. Yani biz (yaratılmışlar) bizdeki bir güç ya da cazibe yüzünden rahmet-i İlâhîyi üstümüze çekiyor değiliz. Hani İsrailoğulları bir zamanlar öyle sanmıştı ya, öyle değil işte. Bunu kavrayalım, iyi anlayalım diye o sahneler uzun uzun gösteriliyor kış mevsiminde. Sonsuz ihtiyaç hâlinin altı kalın çizgilerle çiziliyor.

Böylece hayat sahnesinde yeni bir durum beliriyor. Hakîm olan Allah, bu kez rolü bize yazıyor. Fıtratlarımızı zaten acziyet ile isteme moduna getirdikten sonra, bunu akılla idrak, dille de ikrar etmemizi istiyor. Bunun şuur ve yansımasını inkârdan uzak bir şekilde yansıtmamızı bekliyor. Acizlik ve samediyet arasındaki mesafe belirginleştiği için, kul ile Rabbi arasındaki iletişim kanalı da hiç olmadığı kadar pürüzsüz, açık ve net. Aracıların ipliği en çok böylesi acziyet zamanlarında pazara çıkıyor çünkü. Ehl-i sema ise, yeryüzüne kulak kesilmiş, dinlemede. Acaba aşağıdan yukarıya bir arz-ı hâl yükselecek mi? İnsan acizliğini binek yapıp Rabbine yolculuk edecek mi?

Bu öyle bir ân ki, “Duanız olmasa, ne ehemmiyetiniz olurdu” işte tam bu noktada anlamını buluyor. Lisan-ı hâlleriyle dua eden mahlukâtın yanında, hem kendisi, hem de o mahlukât adına gönlünü ve dilini duaya yatırdığında insan, farkını ortaya koymuş oluyor. Aksi takdirde, toprağın üzerinde dik duran odun kütükleri kadar bile bir değer ifade etmez hâle geliyor insanoğlu. Halifelikten düşüyor.

Oysa ki Cenab-ı Hak, Rahman ismiyle tüm mahlukâta, Rahim ismiyle de mü’minlere o kuşatıcı, sarıp sarmalayan rahmetini göstermek istiyor. Bazen bire yetmiş, bazen bire yedi yüz, hatta yedi bin olan bereket katsayısıyla baharı bir şenlik havasında yaratılmışlara armağan etmek istiyor. Çiçeğinden böceğine, gülünden bülbülüne, deniz dibindeki balıklardan göğün en tepesinde seyahat eden kuşlara kadar hepsinin ihtiyaçlarını ayrı ayrı karşılamayı, rezzakiyetin gereğini en güzel şekilde yerine getirmeyi diliyor. Hiçbirini unutmadan ve şaşırmadan. Ve tam zamanında.

Evet, tam zamanında… Ve de öyle oluyor. Binlerce kilometre göğün yüzünde okyanusları aşan göçmen kuşlar, vücudundaki son yağları da yakmak üzereyken, tam zamanında bahara eriştiriliyor. Afrika’nın sıcağında heybetli cüsseleriyle kilometrelerce yol kat eden fil sürüsü, yavruları yorgunluktan neredeyse yürüyemeyecek hâldeyken, tam zamanında baharla coşan suya kavuşturuluyor. Kutuptaki imparator penguenlerin yavruları, sert kışın ardından tam zamanında annelerinin kursağında getirilen okyanus yemeğine erişiyor. Rahmet-i İlâhî, parlak ışıklarıyla bahar sayfasında rezzakiyet burcunda tecelli ediyor.

Öyle ki aciz sebepler taşıyabilseler, daha fazlasını da vermeye niyetli olduğunu belli ediyor Rahman. Mevyelerinin ağırlığından yere doğru eğilmiş ağaç dalları ve üzüm salkımlarını taşımakta pek bir zorlanan asma çubukları, bereket ve rahmetin füyuzanı karşısında neredeyse acınacak hâle geliyorlar. Hâl lisanıyla “Biz bu kadarını taşıyabiliyoruz, daha fazlasını taşımaya gücümüz yok” diyorlar âdeta. Rahmet ve bereket karşısında ezilip büzülüyorlar.

Ne kadar şükredilesi bir yeryüzü manzarası. Ne kadar şükretsek hakkını veremeyeceğimiz bir yaratılış tablosu. İşte arz-ı hâlden, şükr-ü nimete geçiyoruz baharın bu rahmet iklimiyle birlikte.

Vakit, şimdi şükür vakti.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*