Kolaylık

“Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez.” (Bakara Suresi: 185)

“Her güçlükle birlikte kolaylık da vardır, şüphesiz her güçlükle birlikte kolaylık da vardır.” (İnşirah Suresi: 5-6) bu meseledeki ısrarı vurgular. “Hiçbir zorluk kolaylığın üstesinden gelemez” hükm-ü Nebevîsi de emr-i ilâhîyi tamamlar.

Zihnin çarklarında zorlukları, sorun ve sıkıntıların birer tanımlayıcısı ve yol işaretleri görmek gerekir. Birer istasyon, hatta bekleme odalarıdır. Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Şüphesiz her zorluk ardında bir kolaylık vardır. İnşirah Suresi, bütünüyle bir sistemi tanıtıyor:
1. Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?
2. Ve yükünü indirip-atmadık mı?
3. Ki o, senin belini bükmüştü;
4. Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
5. Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.
6. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.
7. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.
8. Ve yalnızca Rabbine rağbet et.

Adam sordu. “Zor nedir? Zordan daha zor nedir?”
Hz. Ali (ra) cevap verdi: Kabir zordur; azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur…

Zaferin Bedelifilmindeşöyle bir konuşma geçer:
–Size söylenen en büyük yalan neydi?
–O kadar basit değil!
(Hâlbuki her şey kolaydır.)

Kolaylık aklın peşinde koştuğu iştir. Kâinatta “mutlaka kolaylık!” vardır. Bu “mutlaka” düzen ve güzellik getirmiştir. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz” (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvûd) peygamberî tavsiye bütün kâinata şâmildir. Din de kolaylıktır. O hâlde; zor nedir? Daha zor nedir?

Yunus’un dediği gibi de “kolay”dır:
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünyaya kimse kalmaz”

“Her şey kolay olmadan önce zordur” der John Norley. Demek ki, yokluk zorluk ile varlık kolaylık ile birlikte bulunur. Kolayda hayır, hayırda kolaylık… İlim de başlangıçta bir noktaydı. Onu çoğaltıp zorlaştıran dacahiller olmuştu. “Mutlak ilim mutlak kolaylık” kâinatta izlediğimiz budur esasında. Bediüzzaman da öyle açıklıyor:

“İ’lem Eyyühel-Aziz! İnsanın yaptığı san›atların sühulet ve suubet dereceleri, onun ilim ve cehliyle ölçülür. Ne kadar san’atlarda bilhâssa ince ve latif cihazatta ilmî mehareti çok olursa, o nisbette kolay olur. Cehli nisbetinde de zahmet olur. Binaenaleyh eşyanın hilkatinde sür’at-i mutlaka ile vüs’at-i mutlaka içinde görünen sühulet-i mutlaka, Sâni’in ilmine nihayet olmadığına hads-i kat’î ile delalet eder.” (Mesnevi-i Nuriye)

Kolaylık, “doğru hesab”a açılan bir kapıdır. Kaderin sureti varlık üzerinde kolaylıkla görülür. Bir işteki en kolay yol, o işin doğru hesabını verir. Dolayısıyla en kolay var olacak olandır. Varlık kolaylıktır, kolaylaştırmak ve zorlaştırmamak hayatın ve ümidin de bir anahtarıdır.

Brain Up’da geçtiği üzere: “Meydana gelen şeyler genellikle kolayca olan şeylerdir. Örneğin, sular aşağı doğru akar. Dere ne kadar derinse içinde o kadar çok su akar. Aynı şey beynimiz için de geçerlidir. Belli beyin hücrelerini ne kadar çok birlikte kullanırsanız, gelecekte o hücreleri o kadar çok birlikte kullanacaksınız demektir.”

PET taramalarının gösterdiği üzere, kişi belli bir beceride ustalaştıkça, beynin o beceriyle ilgili kısmı daha az çalışır. Bu da verimliliğin temel ilkesini anlatır: Kolay gelen tekrarlanacaktır; çünkü kolaydır.

Bediüzzaman da “kolay hesabı” buluyor; buradaki matematiği şu şekilde kuruyor:
“Arkadaş! Bir nev’in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin enva’ı arasında a’zâ-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delalet ettiklerinden anlaşılıyor ki, bütün mütevafık ve müteşabihler, yani birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhid’in eser-i san’atıdır.”

Bu hesabın gerektirmesi ise:
“Kezalik inşa ve icadlarda görünen şu sühulet-i mutlaka, bütün mevcudatın bir Sâni’-i Vâhid’in eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor.”

Aksi durumu ise:
“…suubet, güçlük öyle bir derece-i imtina ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücuda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur.”

Burada, hesabın tam yerini bulması, kesinliği, yani varlığın ispatı içinde şu noktayı da koymak gerekiyor:
“Binaenaleyh Cenab-ı Hakk’ın zâtında şeriki olmadığı gibi -çünki intizam bozulur, âlem fesada gider- fiilinde de şeriki yoktur. Çünki suubetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebeb olur.”

Böylece, zihindeki makine kuruluyor ve çarklar çalıştırılıyor.

Yazının devamına dergimizin Eylül sayısından ulaşabilirsiniz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*