KEYFİNCE LÜGÂT

HAN DUVARLARI 2

“Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı. Üstünde yazılarla, hatlar karışmışlardı.” Hatlar dediği eski yazı. Eskimez yazı. Evet, oradaki yazıları okuyor; neler görüyor. Şiir uzayıp gidiyor. Yer yer atlayarak gidiyoruz: “Uykuya varmak için bu hazin günde […]

KEYFİNCE LÜGÂT

HAN DUVARLARI -1

Uzun şiirler var edebiyatımızda. Bunlardan birisi ‘Han Duvarları’. Kısmet olursa diğerlerine de zamanla uğrayalım. O mısralarda (kapılarda) gezelim. Mısra “kapı” demekmiş. Beyit “ev” demek. Demek ki şiir evine mısra kapısından giriliyor.

KEYFİNCE LÜGÂT

İYİLİK

İyi nedir, iyilik nedir hiç düşündünüz mü? Ben diyorum ki ara sıra lügât, sözlük karıştırın. Bildiğiniz kelimelere de bakın. Mesela ben baktım. Açtım, dedim ki bu programın konusu ‘iyilik’ olacağına göre bakayım sözlük ne diyor? […]

KEYFİNCE LÜGÂT

ANADOLU

Anadolu’ya gittim. Anadolu dediysem doğduğum yere… Dünyaya gözümü açtığım yere… Dünyaya göz açıyoruz, ama dünya bize göz açtırmıyor. Haa, hayattan şikâyetçi miyim? Hayır! Dün birisi telefonda dedi: “Şundan bundan şikâyet ediyorsun.” Dedim ki: “Hayır. Şikâyet […]

KEYFİNCE LÜGÂT

YALNIZLIK

“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar” diyor ya bir şarkı. Yıldızlar yalnız mı geziyor! Biz nasılsak kelimeler de öyle aslında. Kendimizi yalnız hissediyorsak; yıldızlar da yalnızdır. Ay da güneş de…

KEYFİNCE LÜGÂT

Mevsimler

Mevsimler denildi mi, hep aklıma resim kelimesi de koşa koşa gelir. Mevsimler, resimler… Sırf kafiye olduğu için mi bilemiyorum ama, her mevsimin kendine has rengi var ya… Şu ân hangi aydasınız ve hangi renk o […]

KEYFİNCE LÜGÂT

Sesler, seslenişler (2)

Çok kolay sorular soracağım. “Yıldızların bestesini biliyor musunuz?” diye meselâ. Gökyüzünün bestesini, ayın, güneşin… Dinler misiniz bazen? Öyle zor sorular sormam; kolay sorular bunlar. Haydi, daha kolayını sorayım: Kalbinizin sesini, müziğini, bestesini, hevesini, nesini… dinliyor […]

KEYFİNCE LÜGÂT

Çocukluk

Duyuyor musunuz? Bunlar çocukluğumun sesleri… Hiç misket oynadınız mı demeyeceğim. Oynamışsınızdır. Oynamadık demeyin. Misketin yanında bir de gazoz kapaklarımız olurdu. “Aşık”larımız olurdu. Koyunun bacaklarından çıkan küçük bir kemik… Bir kemikçik diyelim yani. Onları dizerdik. Hani, […]